Bir İstanbul mahkemesi Pazartesi günü, önde gelen bir yetenek ajanı olan Ayşe Barim’in velayetini, on yıldan fazla bir süre önce şehirdeki kötü şöhretli Gezi Park isyanlarındaki rolü nedeniyle genişletti.
Barim, Türk yasalarına göre, ömür boyu hapis cezasının altında, ağır hapishane şartlarını taşıyan bir suç olan hükümeti devirme girişimine yardım etmekle suçlanıyor.
Geçen Ocak ayında, sektörünü tekelleştirme suçlamalarıyla karşılaştıktan kısa bir süre sonra tutuklandı.
Barim’e karşı bir iddianame, 2013 ayaklanmalarını planlamakla ilgili şüphelilerle temas halinde olduğunu söyledi. Bu şüpheliler aktör Memet Ali Alabora’nın yanı sıra Çağdem Mater ve Osman Kavala da var. Savcılar, yetenek yönetim şirketi aracılığıyla Barim, kendisi için çalışan ünlülerin sosyal medya hesaplarını kullanarak isyanları kışkırtmak için bir sosyal medya kampanyası düzenlediğini söylüyor. Temsil ettiği ünlülerin katılımıyla bir protesto düzenlemek için bir telefon görüşmesi telaşladı ve ülke çapında İstanbul’da başlayan ayaklanmaları yaymak için yıldız güçlerine dokunmaya çalıştı.
Savcılar, Pazartesi günkü duruşmada iddiaları reddeden Barim için 22 ila 30 yıl arasında bir hapis cezası istedi. Mahkeme, yargılamayı 1 Ekim’e kadar erteledi ve Barim’in sağlığı hakkında yeni bir rapor sipariş etti. Barim’in avukatları tutuklanmasından bu yana sağlığının hapishanede kötüleştiğini iddia etti.
Barim, müşterilerine isyanlara katılmalarını bildirmediğini iddia etti ve kendi başlarına hareket ettiler. Ayrıca, tekel iddialarına atıfta bulunan bir hakaret kampanyasının hedefi olduğunu iddia etti. Ayrıca isyanlardan önce Osman Kavala ile tanışmadığını iddia etti.
31 Mayıs 2013’te Türk polisi, İstanbul’un kalbindeki Taksim Meydanı’na bitişik başlık parkının yeniden geliştirilmesine karşı barışçıl bir protesto olarak başlayan şeylere müdahale etti. Bunu izleyen, birkaç gün içinde arabaların, kamu mülkünün ve yaralanmaların yakılmasına yol açan ülke çapında isyanlardı.
2013 isyanları, terörist grupların, PKK ve Devrimci Halkın Kurtuluş Partisi önündeki (DHKP-C), kendilerine bağlı saçak grupların çalışmalarıydı. Batı medyasında Arap bahar tarzı ayaklanmalar olarak tasvir edilen protestocular, şiddetlerine rağmen hükümetin ılımlı eleştirmenleri arasında bile destek aldılar.